Yazımızın konusunu oluşturan tağut, tuğyan (azgınlık) kelimesinden türemiş; isyankâr, azgın gibi anlamlara gelen bir kavramdır. Tağutu inkâr olmadan Allah’a iman olmaz. Kirli bir bardağı yıkamadan, o bardaktan su içmek doğru olmaz. Tağutu ret, bardağı yıkamak; Allah’a iman, suyu doldurmaktır…
Peygamberimizin ilk mesajı “Kulu La ilahe illallah tuflihu”ydu. Yani, “‘Allah’tan başka ilah yoktur’ deyin, kurtuluşa erin!” müjdesiydi. Zira kalbin tatmin olması, kendisini bağladığı yüzlerce sahte ilahı reddedip, tek olan Allah’a inanmaktan geçmekteydi. Eğer sadece Allah’a iman edin denseydi, bunu zaten birçok müşrik de yapıyordu, ancak Allah’a iman etmelerine rağmen, şirk (ortak) koşuyorlar ve başkaca ilahlar uyduruyorlardı.
Hak ile batılın, doğru ile yalanın, güzel ile çirkinin el ele gezdiği günümüz modern dünyasında söz konusu tevhid mesajının önemi daha da artmış durumda… Faydalı birçok bilginin yer aldığı internet, istatistiklere göre en çok porno ve chat amaçlı kullanılıyor. Kitlesel haberleşmeye büyük katkıda bulunan televizyon, istenen mesajları subliminal (bilinçaltı) imgelerle zihinlere boca ederek, şeytanın değirmenine su taşıyor. Büyük şair “; birinden nur akar; birinden kir.” demişti. Ancak artık, nur ve kir ayrı oluklardan değil, aynı oluktan akıyor ve kirin içinden nuru çekip alabilmek büyük bir gayreti gerektiriyor.
Yazımızın konusunu oluşturan tağut, tuğyan (azgınlık) kelimesinden türemiş; isyankâr, azgın gibi anlamlara gelen bir kavramdır. Bakara suresi 256. ayette, “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu inkâr edip Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” ve 257. Ayette “Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.” buyrulmaktadır.
Tağutu inkâr olmadan Allah’a iman olmaz. Kirli bir bardağı yıkamadan, o bardaktan su içmek doğru olmaz. Tağutu ret, bardağı yıkamak; Allah’a iman, suyu doldurmaktır. Tağut, insanı Allah ile buluşmaktan alıkoyan her şeydir. Bazen bir yönetici, bazen bir eşya, bazen bir ideoloji, bazen de soyut şeyler olarak karşımıza çıkar. Dinde zorlama ve baskı olmaz. Ancak kişi dinini Allah’a iman yönünde seçmişse, düşünce ve kanaatleri de o istikamette olmak durumundadır.
Örneğin, bir Müslüman, hem “Müslüman’ım” deyip, hem de “evlilik dışı cinsellikte ne mahsur olabilir? Evlilik kurumu çağdışı kalmıştır” diyemez. Hem “müminim” deyip, hem de “faiz de alışveriş gibi helaldir” diyemez. Hem İslam dairesi içinde olduğunu beyan edip, hem de “namaz kılmak, eskiden Araplara lazımdı, şimdi gerek yok, zaten salât dua demektir, dua etseniz yeterli” diyemez. Bütün bunlar, hüküm vermede, Allah’ın hükmü dışında başkalarının hükümlerini merci kabul etmenin bir sonucu olup, tağuti düşüncelere örnek olarak zikredilebilir. Ne yazık ki, davranışlarımız hem Allah’a, hem de tağutlara dostluk belirten anlamlarla yüklü…
Ne mutlu “Abdullah Tağuttanımaz” olabilenlere…