Sosyal Darwinizm ve Öjenizm Arasındaki Farklar (2.Bölüm)

Nobel Fizik Ödüllü W. Shockley 1970’lerde, IQ’su zayıf fertlerin kısırlaştırılmasını, neslini sürdürmek isteyenlerin bir genetik testten geçmesini ve bir çeşit çoğalma ehliyeti almasını savunmuştu. Ona göre genetik defolu vatandaşların çoğalması yasaklanmalıydı…

 

Sosyal Darwinizm ve Öjenizm Arasındaki Farklar (1.Bölüm) başlıklı makalenin devamıdır…

 

Nobel Fizik Ödüllü W. Shockley 1970’lerde, IQ’su zayıf fertlerin kısırlaştırılmasını, neslini sürdürmek isteyenlerin bir genetik testten geçmesini ve bir çeşit çoğalma ehliyeti almasını savunmuştu. Ona göre genetik defolu vatandaşların çoğalması yasaklanmalıydı.

DNA’ların keşfi materyalistlere bitip tükenmek bilmez bir materyal kaynağı olmuştur. Öyle ki kimi materyalistler insanın hemen bütün faaliyetlerini genlerle açıklamaya çalışmışlardır. E.O. Wilson’a göre bazı sosyal davranışlar genetik temelliydi, genler saldırganlık ve fedakârlığı kontrol ediyordu. 

Ünlü materyalist bilim dergilerinden “Nature”, saldırgan davranış, zihin geriliği, asosyallik ve sapkınlık ile anormal erkek kromozomu (XYY) arasında ilgi kuruyor, “Science” ise aminio sıvısından yapılan teşhise bağlı kürtajlarla, XYY tipi sapıklardan kurtulacaklarını belirtiyordu. 

1973 yılında anne karnındaki ceninin XYY taşıyıcısı olduğunu öğrenen bir anne kürtajı tercih ediyor, henüz yeni yeni şekillenmiş bebeğini öldürmenin yollarını arıyordu. Fakat birçok uzmana göre, genetik bir veri ile patolojik bir sosyal davranış arasında sebep-netice münasebeti olduğunu ileri sürmek, kamuoyunu yanıltmak demekti.

Bir XYY taşıyıcısının suçluya dönüştüğünü gösteren delil yoktu. Burada cevaplanması gereken soru gen bilgileriyle oluşturulan bedensel eksikliğin ya da arızaların ruhsal meziyetlere etkisinin ne olduğudur.

Bedensel olarak son derece sağlıklı ve eksiksiz görünen pek çok insanın onulmaz ruh hastaları olabileceği ya da bedensel eksiklik ya da arızalı kimi insanların ise deha denebilecek kadar güçlü ve yüksek bir takım ruhi meziyetlere sahip olabileceğini bilim doğruluyor.

Nitekim bunu yazımızda bazı örneklerle gösterdik. Bu örneklerini sayılamayacak kadar çok olduğunu bir kez daha hatırlatalım. Bu gerçeklerden çıkardığımız sonuç ruh ile bedenin ayrı ayrı olduğu; ruhsal sağlık ile bedensel sağlığın doğrudan ilintili olmayabileceğidir.

Bedensel ve ruhsal sağlık beden ve ruhun sağlıklı iletişim kurmalarına yardım eder. Bunlardan birinde olabilecek eksiklik ya da arıza diğerine doğrudan etkilemez ancak iletişimin sağlıklı olmasını engeller. 

Gen tedavisi ise sadece ruhun bedenle sağlıklı ilişki kurmasına engel olan bedenî arızaların ortadan kalkmasına vesile olabilir. Nitekim kişiliğin oluşup olgunlaşmasında bedensel terbiye ve eğitim kadar ruhsal terbiye ve eğitim şarttır. Nitekim XYY kromozomlarına sahip olduklarından saldırgan olarak nitelenen pek çok kişi ruhsal terbiye ve eğitim sonucunda örnek insanlar olmuşlardır.

Bu gün canlı genleriyle oynama bilimsel deneylerden çok bir endüstri kolu haline almıştır. Hayvanlardan bitkilere kadar genleri oynanarak canlılar çeşitlendiriliyor. Fakat bu çeşitlenmelerde canlıların kimi özellikleri ya kayboluyor ya da zayıflıyor. Hiç bir zaman doğal güzelliğin seviyesine ulaşılamıyor. Bunun nedeni de güzel olmanın değişmez koşulunun sağlıklı olma olmalıdır. 

Bilimsellik yaftalarıyla allanıp pullanan, türlü propagandalarla şişirilerek, olduklarından daha güzel daha iyi gösterilerek takdim edilen genetiği oynanmış ürünlerin (GDO) foyası çabucak ortaya çıkmış, boyaları dökülmüş, insanlar vebadan kaçar gibi GDO’lu ürünlerden fersah fersah kaçmakta, doğal ürünlere dönmektedirler.

 

Devamı: Sosyal Darwinizm ve Öjenizm Arasındaki Farklar (3.Bölüm) isimli makalede…

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Kitap, Kültür ve Eğitim Siteleri İndirim Kuponları – Mart, 2023

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.