Bir tarafta siyaset bilimleri, halkla ilişkiler, sosyoloji, işletme, iktisat ve mühendislik bölümlerinde eğitim almış insanlar… Diğer tarafta siyaset kurumunu arpalık haline getiren, yalanı ve dolanı iyi becerebilen; siyaseti, adam kayırma, ayak oyunları ve yolsuzluk yöntemlerini, geliştirme ve uygulama sahası olarak gören topluluklar…
Bir tarafta siyaset bilimleri, halkla ilişkiler, sosyoloji, işletme, iktisat ve mühendislik bölümlerinde eğitim almış insanlar… Diğer tarafta siyaset kurumunu arpalık haline getiren, yalanı ve dolanı iyi becerebilen; siyaseti, adam kayırma, ayak oyunları ve yolsuzluk yöntemlerini, geliştirme ve uygulama sahası olarak gören topluluklar…
Ne yazık ki, siyaset kurumu büyük ölçüde yukarıda bahsettiğim ikinci kategorideki insanlar tarafından işgal edilmiş durumda. Partilerinin kilit noktalarını ele geçiren bu siyaset cambazları, işlerini kendi çıkarları doğrultusunda, çok iyi (!) yapıyorlar. Topluma önderlik yapabilecek, çalışmalarını bilimsel yöntemlere dayandırıp, halkın sorunlarına doğru teşhisler koyup, doğru çözümler üretebilecek nitelikteki gerçek siyasetçilerin önlerini kapatmayı çok iyi becerebiliyorlar. Seçim dönemlerinde vitrinlere birkaç güdümlü kariyer sahibi kişi yerleştirip, halkın gözünü boyamayı da başarabiliyorlar.
Türkiye’nin genel siyasi tablosuna baktığımızda; son yirmi yıl içinde iktidar koltuğuna oturmuş yedi tane farklı siyasi parti görüyoruz. Bir seçimde yüzde yirminin üstünde oy alan bir partinin, bir sonraki seçimde oyunun yüzde bire düştüğünü, hükümet kurmuş bazı partilerin ise siyaset sahnesinden hepten silinip gittiğini görüyoruz…
Bu örnekler, ülkemizde ne yazık ki, siyaset kurumunun istikrarsızlığını ve tutarsızlığını kanıtlamaktadır. Bu durum, “siyasi kadroların” gerçek siyasetçilerden oluşacağı günlere kadar da sürecek gibi görünüyor…
Bu günlerde yöremizde ise sevindirici gelişmeler gözlemliyoruz. Halkın içinde ve parti tabanlarında ufaktan da olsa kıpırdanmalar göze çarpıyor. İnsanlar, parti yönetim kadrolarında siyaset ve toplumbilimciler, işletmeci, iktisatçı ve mühendislerden oluşan yeni yüzler görmek istediklerini yüksek sesle dillendirmeye başlıyorlar.