Özellikle din menşeli kan davalarının kökü yaşadığımız çağdan o kadar eskilere gider ki çoğu zaman bugün yaşayan insanlarla geçmişteki olaylar arasında akli hiç bir bağ kurulmaması gerektiğini düşünsem de kalede gedik açmaya çalışan savaşçı edasıyla yumurtaya saldıran spermin bu kan davasının mümessili olduğu çok açıktır… Zira yumurta onu sarmalamaktan başka bir şey yapmaz…
Kan Davası
Yumurtayı dölleyen sperm ilerleyen günlerde, yumurta tarafından sarılmaya, etrafı kuşatılmaya başlar. Daha ileri ki aşamalarda ise yaklaşık bir kaşık formundaki sperm, meydana gelen canlı da kaşığın baş kısmı kafatasının içindeki kuyruk kısmı ise omurilik içinde yer alır ve çevresini kemiklerle kuşatmaya başlar. Anlayacağınız gibi spermin baş kısmı canlının beynini omurilik içindeki uzantısı ise sinir sistemini oluşturur… Babanızdan size intikal eden sperm hücresi ondan önce dedenizde daha öncesinde büyük dedenizde ve geriye doğru bütün soyunuzda yolculuk ederek size ulaşmış ve bedeninizin en önemli yerine yerleşmiştir.
İnsanlık üzerine düşündüğümde beni ve dolayısıyla içinde yaşadığım dünya insanlığını en çok rahatsız eden şeylerin başında kan davalarının geldiğini hissederim.
Özellikle din menşeli kan davalarının kökü yaşadığımız çağdan o kadar eskilere gider ki çoğu zaman bugün yaşayan insanlarla geçmişteki olaylar arasında akli hiç bir bağ kurulmaması gerektiğini düşünsem de kalede gedik açmaya çalışan savaşçı edasıyla yumurtaya saldıran spermin bu kan davasının mümessili olduğu çok açıktır… Zira yumurta onu sarmalamaktan başka bir şey yapmaz.
Kas gücünün mü yoksa hormonların mı üstelemesindendir, saldırganlığa dayanak bulmak için tarihin kazılmamış çukurunu bırakmayan zihinler kendilerini kan kokusuna ulaştıracak her nedeni zamanın ruhuna ve aklın gelişimine fırsat vermeyerek her tarihte yeniden eşelerler…
Bu davaların öyle medeniyetle, eğitimle falan da alakası yoktur zira eğitim adı altında verilen bilgilere bakın her birinin altında yine bir kan davası görürsünüz. Yoksa dünyada bu kadar ülke bu kadar sınır bu kadar din bu kadar dil olur muydu?
Kimi üçüncü dünya ülkelerindeki geleneksek kan davalarını saymazsak etnik veya mezhepsel kavgaların muhatabı olan bütün toplulukların en az bin yıl öteden referans aldıklarını görürsünüz. Bir şahsın bir guruba mensup olma kaygısı bir yana bilgisi görgüsü ne olursa olsun hemen her meslek gurubundan insanın bu davalarda aktif roller aldığı da su götürmez bir gerçektir.
Lenin in şu sözü beni çok etkilemiştir: Tarihte ne olmuş ise öyle olması gerektiği için olmuştur…
Dolayısıyla bizim tarihi değiştirebilme gibi bir şansımız yoktur, fakat tarih adı altında kan davalarımızı kutsamanın da geleceğe hiç bir katkısı yoktur.