Ego ve Kibir ile Nasıl Başa Çıkılır?

Bizim bataklıkta, çoğu şirket, kurum ve kuruluştaki yöneticilik anlayışı, bildiğiniz gibi kişinin bilgi ve becerisine uygun yetki ve sorumluluk vermek, inisiyatif kullanmasına izin vermek şeklinde değil, kendisine birden çok yalakalık ve bekçi köpekliği yapanları birbiriyle çarpıştırarak, ayakta kalanlarla işleri yürütmek şeklinde sürer, gider…

Kurumsallaşma ise kelime olarak sadece fiyakalı bir şekilde dillendirilir ama “kuru’salla”manın dışında hiçbir anlamı yoktur. Bu durum devlet, hükümet, siyasal partiler, kolluk ve güvenlik güçleri, yargı, adalet, eğitim ve üniversiteler, medya ve spor kulüpleri gibi aklınıza gelebilecek hayatımızla direkt etkili tüm teşkilat ve teşekküller için de geçerlidir.

Anlayacağınız üzere, örnekler verdiğim teşkilat ve teşekküllere yön verenlerin değişen piyasa koşullarından nemalanmak, kısa vadeli çıkarlarını korumak ve gözetmek dışında hiçbir gelecek planı, ideali yoktur, yaşadığımız çöplükte… Hiçbirinin tanımadıkları veya yakın olmadıkları, görmedikleri insanlar, vatandaşlar, tüketiciler veya müşterileri için daha iyi bir şeyler yapmak gibi zahmete girmeyecekleri de bellidir.

Memleketi market, vatandaşı müşteri, devleti de şirketi gibi gören böylelerinin girdikleri tek zahmet, kendilerinden daha avantajlı, güçlü, zengin olanlarla aşık atmak, hizmet etmek, işbirliği yapmaktan öteye gitmez…

Bunlar benim gözlemlerim, bana ait görüşler… İster katılın, ister gülmekten katılın isterseniz kaskatı kesilin ama kocaman bir müstem’leke içinde, bir Muz Cumhuriyeti’nde, bir guguk devletinde yaşadığımızı unutmayın, diye öneri’yorum…

Sabahtan akşama bildiğimiz kurallar değişiyor, her gün oyunun kuralları değiştiriliyor, birileri kimseye izahat vermeden aklına eseni yapabiliyorsa, bu onların özgürlüğü, sizin esaretinizdir, eğer hala birileri gelecek, iyi bir şeyler yapacak, diye bekliyorsanız, zaten cesaretiniz de yoktur…

Vakka nüvis gibi olayları takip edip, belleklerimize kaydediyor olmak bile, hayatla olan olumlu bağınızı, umudunuzu sürdürmeye yeter… Aksi halde yaşadığımız, tanık olduğumuz düzenli geçinen bu düzensizliği kabulleniyor, olağan karşılıyorsanız, bir psikiyatriste görünmenizi tavsiye ederim.

Filozoflara bayılırım; dünyayı, insanın insana yaptığı zulmü çok iyi bir dille yorumlarlar, oysa asıl sorun önce insanı, sonra da beğenmediğin dünyayı değiştirmektir.

Şu an ekmek paramızı kazanıp, karnımızı doyurmak için çalışmaktan başka bir şey yapamayacağımıza, bir şeyleri de değiştiremeyeceğimize göre, ürkmüş filler tepişirken aman biz karıncalar ezilmeyelim…

Filler savaşında, fillerin büyüklüğü değil, fillerin benliğindeki savaşın büyüklüğüdür önemli olan. Karınca ise, aymazlıkla, egosu ve kibiri ile devleşen filleri, ancak bilgelik ile cüceleştirebilir. İşte bunu yapabilene de FİL-ozof denir…

Karıncaları sevelim, izleyelim, haklarında epeyce bir şeyler öğrenelim… Ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Bilmem anlatabildim mi?

Tavsiyeler

Kişisel ve profesyonel hayatında başarılı olmak isteyenler için hazırlanan tecrübe birikimiyle oluşturulmuş bu linkteki SÖZEL OLMAYAN İLETİŞİM ve KARİZMA e-kitabı size rehber olacaktır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Kitap, Kültür ve Eğitim Siteleri İndirim Kuponları – Eylül, 2023

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.