1998 yılında kaynak sularının ambalajlanması ile ilgili çıkan yönetmelik gereği, açık içme suyu istasyonlarında satılan kaynak suları, 19 lt polikarbon damacanalar içerisinde tüketiciye ulaşmaya başlamıştır. Artık mutfaklarımızın olmazsa olmaz ürünlerinden birisi haline gelen damacana sularını acaba yeterince hijyen bir şekilde tüketebiliyormuyuz? Bu konuda yeterli tüketici bilinci oluşmuşmudur? Yoksa “kapalı ambalajda geliyor içtiğimiz su, hijyendir nasılsa” diyemi düşünüyorsunuz?..
Belki hergün, belki birkaç günde bir, belki de haftada bir de olsa damacana suları artık evimizin vazgeçilmez bir tüketim ürünü oldu.
Damacana suları evimize, ağızları gıda kodeksine uygun plastik malzemeden üretilen kapaklarla kapatılmış ve etrafıda suyun markasını taşıyan shrink denilen, suyun sızmasını engelleyen bir bantla sıkıca kapatılmış olarak ulaşmaktadır. İşte biz o suyu teslim alıp kapağını açtığımız andan itibaren acaba gerçektende onu evimizde kaldığı süre içerisinde hijyen bir şekilde tüketebiliyormuyuz? Hijyen bir biçimde koruyabiliyormuyuz?
Çoğunlukla pek fazla dikkat etmediğimiz bir durumdur bu. Oysa vücudumuzun en önemli yaşam kaynağı olan bu damacana sularının kullanılmasının, belki de evimizde en çok dikkat etmemiz gereken hassas bir tüketim ürünü olduğunu unutmamamız gerekmektedir.
Su, statik yapısı nedeniyle bulunduğu ortamda var olan tüm zerrecikleri, kokuları, organizmaları kendisine çeker. Bizler bunu gözle göremeyiz ancak, damacana suyunuzun kapağını açtığınız andan itibaren, ortamdaki tüm zerrecikler ve kokular o suyun içine doğru hızla girerler. Bu nedenle ilk yapılması gerken şey damacana suyunuzun kapağını açtıktan hemen sonra mutlaka bir su pompası ile kapatmalısınız. Eğer su sebiliniz varsa hemen su sebillerinde kullanmak üzere tasarlanan kapakla kapatıp, damacana suyunuzu sebilin üzerine yerleştirmelisiniz. Bu sizin suyunuzu dış etkenlerden koruyacaktır. Eğer bunların hiçbiri yoksa her kullanımdan sonra mutlaka damacananızın ağzını kendi kapağıyla kapatınız.
Damacananızın ağzı açıkken mutfakta yaptığınız her yemeğin kokusunu suyunuzun tadında hissetmek istemiyorsanız mutlaka damacananızın ağzını yukarda belirttiğim gibi seçeneklerle kapalı tutunuz. Damacananızın yerini değiştirirken hiçbir şekilde ağız kısmını çıplak elle tutmayınız. Çünkü avuç içleri mikropların en yoğun barınabildiği alanlardır. Mutlaka temiz bir bezle ya da bir eldivenle tutup başka bir yere naklediniz.
Damacana sularınızı kesinlikle güneş alan yerlerde bırakmayınız. Çünkü güneş suyunuzun içerisinde var olan alg’lerin hızla çoğalmasına ve halk arasında “su yosunlandı”diya adlandırılan yeşil görüntünün oluşmasına sebep olacaktır. Bu şekli almış bir ürürün tüketilmesi ishal vakalarının görülmesine sebep olabilmektedir.
Damacana suyunuzu tükettikten sonra kendi kapağıyla ağzını yine kapatıp öyle yeni suyunuzun gelmesini bekleyiniz ve satıcıya boş damacananızı ağzı kapalı olarak iade ediniz. Çünkü ağzı açık bırakılan damacanaların içerisinde az da olsa kalan su, sizin onu ağzı açık olarak beklettiğiniz süre zarfında ortamdaki zerrecikleri ve kokuları içerisine almaya devam edecektir. Bu da dönüşümlü olan bu damacanaların, size ya da bir başka tüketiciye gideceği bilinciyle hareket etmemiz gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Aynı nedenlerden dolayı, suyunu içtiğiniz boş damacanalarınıza hiçbir şekilde başka bir ürün koymayınız (süt, turşu suyu, toz içecekler vb gibi)
Çünkü aynı damacananın bir başka tüketiciye gideceğini ve size gelebileceğini unutmayınız…
Yazar Hakkında:
Fethi Kökcek – Mrt Dağıtım-Zeybek Madran – Damacana Su Sektörü Hakkında Bilmek İstediğiniz Herşey http://www.suder.org.tr